Şiirler

YEŞİLKÖY'E HASRET

Neredesin? Ey güzel , nazlı kız !
Nerede kaldı yosun kokulu saçların?
Hangi rüya aleminde şimdi bir giz ?
Marmara'yı söyleyen, denizce şarkıların.

Gözlerim hep renkli faytonlarını arar
İstasyondan her çıktığımda ,
Her adımımda bin bir özlem yanar;
Hasret terennüm eden her sokağında.

Sorarsın hep bana, ne oldu sizlere diye,
''Neredesiniz eski aşıklarım ,hangi ihanet tuzağında?’’
Konuşamam, dilim nöbetçi kalır sessizliklere,
Soramam neredesin köyüm,hangi savruluşun uzağında?

Eski sen de yoksun,bizler de yokuz artık.
Ne mehtap kaldı,ne Ancelo, ne de Reks
Kuğu gibi narin köşklerin de azaldı yazık,
Mazinin şen günleri,ancak anılardan verir ses.

Sokaklarında gezerim başıboş,arayıp eski çiçeklerini,
Yalnızlıkların yansır, solgun tabelalarından.
Yabancılarım; şiir tadındaki güzel sokak isimlerini,
Aşina sesler yükselir,eski ve meçhul bir zamandan.

İğde,bademli , gülibrişim,
Her sokağın da ,görür beni yabancı
Ne kaldı Bulgar'ın yeri,ne de pastacı Selim,
Varırım rönepark'a gönlümde derin bir acı.

Ne parkların eskisi gibi,ne de kalmış eski çiçekleri,
Giderim Çiroz'a, her yer sevimsiz betonla kaplanmış
Ne çakıllar kalmış,ne midyeler,ne de çocukluğun düşleri,
Tüm anılara soğuk ve hain bir bıçak saplanmış.

Anlatsam da boş,yok artık çapariler,pavuryalar
Nereye kayboldun Yeşilköy,neredesin şimdi ?
Kalmadı eski güneşin,her köşene indi karanlıklar,
Ne şafağın güzel,ne de kaldı günbatımının eski şöhreti.

İrkiliriz şimdi , mazinin gizemli sesiyle,
Kalmışsa; bir parçacık çakıllı sahilinde.
Anıların uzağa sürükler bizi,bir beyaz yelkenliyle,
Ağlarız artık hasretini,beyaz dalga köpüklerinde.

ENGİN BOZDAĞ 



KADEH
Burası dalyan kahvesi,
Ortalık süt mavisi.
Apostol, bu ne biçim meyhane?
Tabağımda bir bulut,
Kadehimde gökyüzü.
(Oktay Rifat)

Nedense bu şiiri çok severim. Ve ne zaman okusam, duysam, aklıma hep yeşilköy gelir. Bence bunun bir anlamı olmalı. Belki günün birinde nedenini anlarım.
(Cem Üründül)

* * *

ADIMLAR

bir adım attığım yerde
ne vardı ki
gitmemle kayboldu

her adımımda
sonsuz ben'leri koyuyorum
boşluğa
ve yine ben dolmuyorum

geçip gittiğim yerlerden
iç içe
öne
ve arkaya bakan
bir sürü
ben
ler
koymuşumdur
eskileri çocuk
şimdikiler ihtiyar

ASAF HALET ÇELEBİ

(Iletim: Engin Bozdağ)


* * * 



SON LİMAN

Bir gün son limana gelip,
Son seferini yapıcak olan gemiyi beklerken
Düşünürsün neler yaşadım ben diye
Başlar gözünün önünde bir bir canlanmaya
Önce çocukluğun ve ailen gelir geçer önünden
Sonra gençlik yılların,okul hayatın,yaşadığın şehirler gelir aklına
Arkadaşların el sallar sana hayalinin perdesinde
Sonra yaşadığın aşklar gelir gözlerinin önüne
Gözlerine yaşlar dolar yavaşça
Anımsamaya çalışırsın ilk aşkını ve sonrakileri
Peki ya son aşkın?
Ararsın halyallerinin içinde delicesine
Kalbin hızla çarpmaya başlar göremiyeceğim diye
Diğer yolcular arasında aramaya başlar yaşlı gözlerin
O anada sessizce bir gemi yanaşır son limana
Yolcular binmeye başlar yavaş yavaş o sessiz gemiye
Sıra sanada gelmiştir artık
Doğrulursun yavaşça oturduğun yerden
Tırmanmaya başlarsın basamakları aheste aheste
Ama hala düşünürsün o son aşkını
Neden beni sevmedi diye
Gözlerindeki yaşlar artık sel olup taşmıştır boşanır delicesine
Son basamağa geldiğinde........
Son defa bakarısın geriye
Bir ışık görürsün aynı sinemadaki gibi
Hani filmin bitipte projektör ışığının sahneye vuruşu gibi
Ve son adımınıda atarsın o sessiz gemiye
Başlamıştır artık son seferin bilinmeyen sonsuz yere.......... 




Cengiz Üründül


* * * 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder