Faytonlar demişken; eski bir yazımdan, faytoncumuz Kemalettin'le ilgili bölümü iletmek istedim.Eski tüm esnafımızı, o güzel insanları saygı ve rahmetle anıyorum.
Bir faytoncumuz daha vardı.Kemalettin’di adı. Çoçukluğumuzun kukla karakteri meşhur İbiş'in canlısıydı adeta. Çiroza doğru yolcu getirdi mi; maçı,saklambaçı,yakar topu bırakır faytonunun arkasına çaktırmadan takılırdık .
İlginçtir; görmemezliğe gelirdi başta.Sayımız ikiye üçe çıkınca da, kamçıyı şöylesine bir sallar gibi yapardı geriye. Biz bırakır kaçar, tüm çocuk acımasızlığımızla ''İbiiiş,ibiş''diye bağırırdık ardından.Tam bir halk adamı hoşgörüsüyle hiç aldırmadan sürerdi atlarını; yolcusunu, hasretle beklendiği sıcak evine götürmek üzere.Sonraki yıllarda ara ara çok sohbetim oldu o faytoncu ağabeyimle.
Ben delikanlı yaşlarda, o ise ileri yaşlardaydı.Vaktiyle yaptığımız çocukluk terbiyesizliklerimizi anlattığımda: Ekmeğini emeğiyle kazanmış, Yeşilköyün yaz kış demeden güneşini,rüzgarını ve soğuğunu yemiş olan faytoncumuzun kavruk ama güzel yüzünde bir gölgelenme oldu. Hiç bir şey söylemedi, yanızca gülümsedi.Sanki göz pınarlarından belli belirsiz, iki damla yaş yuvarlandı gibi geldi bana. Artık köyde faytonun yok olduğu, faytoncuların ve arkalarına takılan çocukların yitip gittiği dönemlerdeydik.
Belki de o iki damla yaş çocukluğuna bir an dönüp te; faytonunu bulamayan bana aitti…………….’’
(Engin Bozdağ)