25 Mart 2012 Pazar

Yeşilköy hatırası kitaplarım..



(Cem Üründül)


Bu resimdeki kitaplar, bu gün evimdeki kütüphanedeki, kendimin aldığı en eski kitaplardır. Hepsi son yeşilköy yıllarımda alınmıştır. İsmail Cem' in ''Türkiyede geri kalmışlığın tarihi'' ve İlhami Soysal' ın düzenlediği ''20. Yüzyıl Türk Şiiri Antolojisi'' adlı kitapları 70 li yılların ortalarında tatilimi geçirmek için geldiğimde almıştım. İsmail Cem' in bu muhteşem araştırma yapıtı, o dönemler ilk kez okuduğumda, o zamana kadar okulda öğrendiğimiz yarı-yanlış, masalla, kahramanlık öyküsü karışımı tarih dersinden aklımda kalanları birdenbire silmiş onun yerine dürüst, akılcı ve mantıklı bir tarih kavramı oturtmuştu. 


Aziz Nesin' in kitapları ise ben kendimi bildim bileli bizim evde hep olurdu. Başta babam, annem olmak üzere hapimiz severek okurduk. Hala bende rahmetli babamdan miras bir çok kitaplar vardır. Bunların yarısı Aziz Nesinin kitaplarıdır. Ama resimde görünen, iki Aziz Nesin kitabının içine kendi adımı yazmışım. O sebebten dolayı kendimin aldığını tahmin ediyorum. Bu ''Kör döğüşü'' adlı kitapta yer alan aynı adlı hikayeyi kardeşim Cengizle ben pek severiz. Konu Aziz Nesin oldumu aklımıza bu ''Fil sinirinden kırbaç'' hikayesi gelir.




Attila İlhan o dönemlerde (haklı olarak) pek meşhurdu ve okunurdu. O zamanlar mahallemizde ilyaların oturduğu evin üst katında oturan ve o zamanlar bir üniversiteyi yeni bitirmiş ''Mehmet abi'' diye biri vardı. Kendisi yeşilköylü değildi. Aklımda yanlış kalmamışsa galiba sarıyerdendi. Bazen bizlere nişanlım diye tanıştırdığı, genç bir kadın gelirdi ziyaretine. Elele dolaşırlardı. Çok sevimli insanlardılar. Yaz aylarında evindeki sıcağa dayanamadığında aşağı iner, ağacın altına oturur, kitaplar okurdu. Nişanlısı oradaysa oda ağacın altına otururdu. Bu okuduklarının arasında çok şiir kitapları olurdu. Ahmet Arif'leri, Attila İlhan'ları, Ataol Behramogul'larını ilk kez onda tanıdım. O bazen vakti varsa bana bu kitapların içeriklerini anlatırdı. Ne kadar da gayret ederdi anlayabilmem için. Şiirin, edebiyatın önemini kavramamı isterdi. Bizler gibi haylazlara gelde, edebiyatı anlat. Olacak şey değil. Ama demek ki, ufak tefekte olsa bana bir iki şairi tanıştırmayı becermişler. Mehmet abi sana ve nişanlına -gecikmiş olarak, yıllar sonrada olsa- çok çok teşekkürler.



Gelelim Heınrich Böll' ün ''İlk yılların ekmeği''ne. Bu kitabın bende özel bir hikayesi vardır. 1972 yılının yaz aylarında almanyaya göç kararımız kesinleşmişti. O günlerde rahmetli babam bana, almanya üzerine olan bilgimi (aslında almanyadan futbol milli takımı haricinde pek haberim yoktu) genişletmem gerektiğini bir iki kitap okumamın gerektiğini bir kaç kez söylemişti. Bu kitapların neler olabileceği konusunda muazzez halamın büyük oğlu ali (Aknil) ile konuşmamı tavsiye etti. Rahmetli Ali abimiz alman filolojisi okuduğundan o zamanlar aile çevremizde gerçektende en uygun isim oydu.



Günün birinde ona durumu anlattım. O da çok doğru buldu ama Goethe, Schiller, Brecht falan gibi alman klasik edebiyatı ürünlerinin bana bir faydası olmayacağını kanısındaydı. 



Onun dediğine göre; Birincisi zaten bunları anlamazsın, ikincisi anlıyorum desen bir kulağından girer öteki kulağından çıkar, üçüncüsü ise bu eserler almanyanın güncelliğinde uzaktırlar.


Bunun üzerine ben;

Ama Ali abi, biliyorsun babam tutturmuş ille bu konuyla ilgilen diye. 


Baktı olcak gibi değil, biraz düşündü;
Tamam dedi. Buldum, senin muhakak ne okuman gerektiğini. 



Hemen bir kağıda Yazarın adını ve o zamanlar piyasadaki ünlü bir kitabının adını yazdı. Kağıda baktım, üzerinde ''Heinrich Böll - İlk yılların ekmeği'' yazıyor.



Ertesi gün olsa gerek Cağaloğlunda bir kitapçıya daldım. Dükkanın sahibi olduğunu tahmin ettiğim yaşlıca bir adama elimdeki kağıdı verdim. Adam bir kağıda baktı, bana ''kaç yaşındasın delikanlı?'' diye sordu. 17 diye cevap verdim. Adam raftan kitabı aldı önüme koydu.

Torunum yaşında sayılırsın, delikanlı. Müsadenle sana bir tavsiyede bulunayım. Heinrich Böll bence şu anda yaşayan en büyük yazarlardan biri. Ben türçede Heinrich Böll' den ne varsa okudum. Pek severim. Ama 17 yaşında okuyupta anlanacak meseleler değil anlattıkları. Sonra söylemediniz deme. İstersen biraz yaşına uygun aklı başında başka kitaplarda var. İstersen bir bak. Mesela ....


Bende bunun üzerine;
Hayır beyefendi, ben yakında almanyaya gideceğim için bu kitabı okuyacağım. İlla ki okumak istediğimden değil.



Yaşlı adam;
Bu güne kadar hiç böylesinide duymamıştım. Al bakalım kitabı.


Ertesi günlerde hemen kitaba giriştim. Yaşlı adam haklı çıktı, kitab rahat ve kolay anlaşılır bir dili olmasına rağmen yazarın neyi anlatmak istediğini pek anlayamadım. Tek anladığım, ikinci dünya savaşı sonrası almanyasında birbirlerini seven iki genç insanın yaşam kavgalırını anlatıyor. Ama şimdi hiç olmazsa babam pek memnundu. 


Gayet tabii ki, sonra Heinrich Böll' ün tüm kitablarını almanca okudum ve daha da önemlisi kavrayabildim. Hala en sevdiğim yazarlardan biridir. 



Ama bu Böll' ün türkçe kitabının bende yeri çok büyüktür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder